Cumadan sonra öğlen namazı iade edilir mi?

Bildir
Soru

Lütfen bu sorunun neden bildirilmesi gerektiğini düşündüğünüzü kısaca açıklayın.

Bildir
İptal etmek

Cumadan sonra öğlen namazı iade edilir mi? Dört mezhebe göre açıklar mısınız?

Cevap ( 1 )

  1. 2023-06-26T18:52:15+03:00

    Lütfen bu cevabın neden bildirilmesi gerektiğini düşündüğünüzü kısaca açıklayın.

    Bildir
    İptal etmek
    Bu cevap düzenlenmiştir.

    Öncelikle konuyla alakalı Şafii kaynaklarında geçen bilgilere yer vermeye çalışacağım. Daha sonra kısa bir şekilde konuyla alakalı diğer üç mezheplerde geçen bilgilere de değineceğim. Bu konu tarih boyunca ulema tarafından müzakere edilip, tartışılıp neticede bazı durumlarda ittifak sağlanamayan konulardan bir tanesidir.
    Üzerinde cuma namazı farz olmayanlar (bayanlar, çocuklar, mazereti olanlar ve benzeri) için cuma namazı değil de öğle namazı farzdır. Fakat buna rağmen cumaya iştirak edip cuma namazını kılmaları durumumda ise kıldıkları cuma namazı sahih olup öğle namazının yerine geçer. Fakat üzerinde cuma namazı farz olanlara gelince, şartları yerindeyse üzerlerinde öğle namazı değil cuma namazı farzdır. Hatta ittifakla cuma namazı sahih olduğu durumlarda ardından öğle namazının kılınması haramdır. Çünkü olmayan bir namazı kılmak dinde yeri yoktur. Kıldığı cuma namazı eğer daha sonra batıl olduğu tespit edilse ve cuma namazının iadesi de mümkün olmadığı durumlarda ise o zaman ittifakla cuma namazı yerine öğle namazını iade etmesi gerekir. Buradaki iade, gün içerisinde altı farz kılındı demek değildir. Aksine cuma namazının iadesi mümkün olmadığından dolayı onun yerine öğle namazı iade edilmiştir. Bunun benzeri fıkıh kaynaklarında mevcuttur.
    Misal: Beş vakit namazlarından birini kılmayı unutup fakat hangisini kılmadığını bilmeyen şahıs zimmetinden bulunan borçtan yakinen kurtulması için her beş vakit namazını da iade etmesi gerektiğini ifade ediyorlar. Aynı şekilde su ve toprak bulamayan şahıs da (fakid’u tehureyn) vakit girdiğinde abdestsiz ve teyemmümsüz namazını eda etmesi gerekir. Daha sonra vakit içerisinde dâhi su ve topraktan birisini bulması durumunda abdest veyahut teyemmüm alıp namazını iade etmesi gerekir.
    Meselenin daha net anlaşılması için konuyu biraz daha açalım.

    Cuma namazının hikmeti:

    Müslümanların ittifakını sağlamak, toplanma şiârını zuhur ettirmek, aralarında kardeşlik bağını kuvvetlendirmek, aralarındaki soğukluk ve dargınlıkları ortadan kaldırıp, yerine sevgi, şevkat ve muhabbeti pekiştirmek, zenginiyle, fakiri ile işçisiyle ve patronuyla hepsinin aynı mekanda toplayıp Allah’ın kulu olduğunu ve müslumanların kardeş olduğunu göstermektir.
    Resulullah efendimiz (s.a.s) ve hulefa-i raşidin döneminde mescidi nebevi ile beraber kabilelere mahsus dokuz mescit olduğu, namazlarını cemaatle bu mescitlerde kıldıklarını buna rağmen cuma namazı sadece mescidi nebevi’de kıldıkları sabittir. Buna binaen imam Şafii el-um eserinde: Şehir her ne kadar büyüyüp halkı çoğalıp içinde birden fazla cami barındırıyorsa da cumanın sadece bir camide kılınmasının gerektiğini aksi hâlde ilkin cumayı kılanların namazı sahih olup daha sonra cuma namazını kılanların cumasına itibar edilemeyeceğini ve bunların öğle namazlarını iade etmeleri gerektiğini ifade etmişlerdir.
    Bazı tarihçiler cuma namazının birden fazla camide kılınmasının ilk defa Abbasi halifelerinden el-Mutedat (المعتضد) zamanında sene 280 (hicrî) tarihinde kılındığını ifade etmişlerdir. Buda imam Şafiinin vefatından 76 sene sonrasına tekabül ediyor. Fakat Şafii fıkıh kaynaklarında İmam Şafinin Bağdat’a geldiğini ve Bağdat’ta İki (zayıf bir görüşe göre de üç) ayrı mekanda cuma namazını kıldıklarını bizatihi şahit olduğunu buna rağmen onlara ittiraz etmediğini ifade ediyorlar. İmam Şafii kendisinin el-um eserinde iki yerde cumanın kılınmasının caiz olmadığını beyan ettiğini ve kendisinin buna Bağdat’ta şahit olup karşı çıkmayışını Şafii ashabları birbirinden farklı dört görüşle yorumlayıp ihtilafa düşmüşlerdir.
    Birinci görüş: Bağdat şehri içerisinde büyük bir nehir geçtiğinden dolayı iki şehir hükmünde sayıldığı için imam Şafii buradaki teâddude ses çıkartmadığını ifade etmişlerdir.
    İkinci görüş: Bağdat şehri aslında farklı köylerden, beldelerden zamanla birleşip şehir oluştuğundan dolayı imam Şafii buradaki teâddude ses çıkarmadığını ifade etmişlerdir.
    Üçüncü görüş: İmam Şafinin Bağdat halkına ittiraz etmemesinin sebebi konunun içtihadi bir mesele olduğundan buna fetva veren müctehidlere saygıdan ötürü ses çıkarmamıştır. Bazıları da imam Şafinin eliyle bunlara karşı çıkma imkanı olmadığını ancak kalben bunlara karşı çıkıp bu karşı çıkmayı eserlerinde dile getirmekle yetindiğini ifade etmişlerdir. Onun için kesinlikle ihtiyaç dahilinde dâhi olsa birden fazla mekanda cumanın kılınmasının caiz olmadığını ifade etmişlerdir. Bu görüşü Eş-şeyh Ebu Hamıd, El’Muhamili, El-Mütevelli ve sahibul Uddet kitabı tercih etmişlerdir. Daha sonra imam Subki de bu görüşü tercih etmişlerdir.
    Dördüncü görüş: Bağdatın büyüyüp tek mekânda toplanmalarının meşakkatli ve mümkün olmadığından dolayı imam Şafiinin bunlara ses çıkarmadığını ifade etmişlerdir. Bu görüş İmam Müzenni, Ebul Abbas İbn-i Süreyc, Ebu İshak el’Muruzinin görüşüdür. Bu görüşü İbn-i kec, Hanati, Kazî Ebu Tayyip, imam Rüyani, Gazali ve diğer bazı âlimler de benimsemiştir. İmam Rafii, imam Nevevi, İbn-i Hacer, Remli ve çoğu mutaahhirin âlimler de bu görüşe tâbi olmuşlardır. Aslında bu son görüşün menşei imam Şafiinin talebelerinden imam Muzenninin Mısırda cuma namazında eski camide izdiham yaşandığını görmesiyle ihtiyaç dahilinde teâddude cevaz vermiştir. Daha sonra ki Şafii mezhebinin tahriç ve tercih sahibi ulemalarının çoğu da bu görüşü benimsemişlerdir. Her ne kadar bu görüş imam Şafiinin el-um eserinde ki ibaresine zahiren ters düşse de kavaid bakımından imam Şafinin mezhebine daha uygundur. Şehirlerde insanları tek camide toplanmaya zorlamak, izdihama ve tahmin edilemeyecek zorluklara maruz bırakmaktır. Bu denli meşakkat ve zorluklar Kur’an ve sünnet ile ümmet üzerinden kaldırılmıştır.
    Şafii mezhebinde tercih edilen görüşe göre İhtiyaç dahilinde teaddude cevaz verildiğini ifade ettik.
    İhtiyaç dahilinde teaddude cevaz verilmeyi ise üç halet ile sınırlandırmışlardır.
    Birincisi: Belde (kasaba, ilçe ve şehir) büyük olup kenar mahalleler birbirinden uzak olup fecirden hemen sonra evinden çıkmasıyla cumaya yetişemeyecek kadar mesafede olması veyahut birbirine yüksek sesle seslenildiği zaman seslerinin birbirine ulaşamayacağı mesafede olması veyahut sesleri birbirine ulaşması durumunda dahi uzaklıktan dolayı normalde tehammül edilemeyen zorluklarla karşılanacağı durumlarda da teaddud’e fetva vermişlerdir.
    İkincisi: Aralarında husumet bulunup aynı mekanda cuma namazını kılmaları bunun fitneye ve kavgaya sebebiyet vereceği durumlarda teaddude cevaz vermişlerdir.
    Üçüncüsü: Yakinen belde halkının toplanıp cuma namazını sadece bir mekânda kılmalarının sayı fazlalığı nedeniyle zor ve sıkıntılı olduğu durumdur. Bu durumda ihtiyaç dahilinde teaddude (birden fazla camide namaz kılmaları) cevaz vermişlerdir. Bu mekanın illa cami olması şartı yoktur. Şehir içerisinde harabe veyahut boş arazi varsa ve burada hepsine yetecek kadar yer olup cuma namazını burada ifa etme imkanları varsa o zaman burada toplanıp cuma namazlarını ifa etmek zorundalar. Fakat hava şartlarının elverişli olmayışı veyahut arazi sahibinin izni olmayışı ve benzeri olumsuzluklardan dolayı burada cuma namazını ifa etmeleri mümkün değilse o zaman burada toplanmaları zorunlu olmaz. Ya da bu boş arazi şehir dışında kalıp sefere çıkıldığında seferin başladığı mekânın dışında kalıyorsa o zaman burada cuma namazını kılamazlar. Çünkü cuma namazı şehrin içerisinde kılınması gerekir.
    Bu konudaki başka bir kilit nokta da sayı fazlalığı nedeniyle caminin kendilerine yetmediği kişilerden maksat kimler olduğudur.
    İbn-i Hacer elheytemi Tuhfetul muhtaç kitabında: Üç ihtimal üzerinde durup İlk iki ihtimalin uzak olduğunu üçüncü ihtimalin ise tercih edilen görüş olduğunu ifade etmişlerdir.
    Birinci ihtimal: Maksad belde halkının tümü olduğunu ister üzerinde cuma namazı vacip olsun olmasın. Muhaşşi Şirvani bu ibare üzerinde cumanın üzerinde vacip olmayanlardan maksat cuma namazını kılması durumunda namazı sahih olanlar olduğunu beyan ediyor.
    İkinci ihtimal: Cuma namazının kendisiyle munâkit olanlar olduğunu beyan ediyor. Yine muhaşşi Şirvani bu ibare üzerinde Muğni ve Nihaye’den nakil getirerek her ne kadar cumaya gelmese de üzerinde cuma namazının farz olan kişiler olduğunu beyan ediyor.
    Üçüncü ihtimal: Genelde (galip bir şekilde) cuma namazını kılmayı kendine âdet edenler olduğunu. Muhaşşi Şirvani bu ibare üzerinde buna göre çoğu zaman cumaya katılan köle ve çocuklarda buna dahil olduğunu ifade etmişlerdir. Muhaşşi Şirvani her ne kadar çoğu zamanlarda cumaya gelen bayanlardan bahsetmemişse de bunlar da dahildir. İbn-i Hacer elheytemi Fethul cevvad kitabında da bu son görüşü tercih etmiştir.

    Şemsu er-Remlide Nihayetul muhtaç eserinde: Bu üç ihtimali zikredip bu son görüşün doğruluğa daha yakın olduğunu, babasının da (Şihab er-Remli) bu şekilde ifade ettiğini beyan etmişlerdir.

    Muhaşşi İbn-i Kasım Tuhfetul muhtaç üzerinde ki haşiyesinde: Maksat çoğu zamanlarda cumaya katılanlar değil de, bil-fiil bulunduğu cumaya katılanlar olduğunu beyan ediyor. Muhaşşi Zeyyadi ve İbn-i Hacer elheytemi de İab eserinde aynı muhaşşi İbn-i Kasım gibi maksad bil fiil bulunduğu cumaya katılanlar olduğunu beyan etmişlerdir.
    Hatip Eşşerbini ise muğniyul muhtaç ve İkna şerhlerinde: Maksad şehir ehlinin tümü olmadığını ve yine maksad üzerinde cuma farz olup her ne kadar cumaya gelmeyenler de olmadığını, maksad cuma namazını kılanlar olduğunu beyan ediyor.
    İkna üzerinde muhaşşi Buceyriminin de beyan ettiği gibi Hatibin ibaresinin zahirinden anlaşılan cuma namazını bil fiil kılanlar olduğudur. Fakat ibareyi çoğu zamanlarda camiye gelip cuma namazını kılanlara hamledilirse o zaman Hatibin görüşü de Remlinin ve İbn-i Hacerin görüşü gibi olacağını beyan ediyor. Anlaşılan ibare zahirine göre mana verilirse o zaman Hatibin görüşü muhaşşi İbn-i Kasım ve muhaşşi İbn-i Zeyyadın görüşü ile aynı olacaktır.
    Senbati ve Meydani ise: Maksad Belde halkının tümü olduğunu ister üzerinde cuma namazı vacip olsun veya olmasın.
    Yukarda Şirvaniden nakil ettiğimiz gibi cumanın üzerinde vacip olmayanlardan maksad cuma namazını kılması durumunda namazı sahih olanlar olduğu açıktır.
    Muhaşşi İnani’de bu görüşün Muhaşşi Halebi’nin yanında en yakın görüş olduğunu beyan etmişlerdir.
    İbn-i Abdul hak’ta: Maksad cuma namazını kılması durumunda namazı sahih olanlar olduğunu. İster üzerinde cuma vacip olsun veya olmasın fark etmez.
    Kısacası bu konu hakkında ki görüşleri dört görüş altında toplayabiliriz.
    Genelde (galip bir şekilde) cuma namazını kılmayı kendine âdet edenler olduğudur. Üzerinde cuma namazı farz olmayıp buna rağmen çoğu zamanlarda cumaya gelen bayanlar, mümeyyiz çocuklar da buna dahildir. Bu görüş İbn-i Hacer elheytemi ve her iki Remlinin görüşüdür.
    Maksad çoğu zamanlarda cumaya katılanlar değil de, bil-fil bulunduğu cumaya katılanlardır.
    Maksad belde halkının tümü olduğudur. Cuma namazını kılması durumunda namazı sahih olup ister üzerinde cuma vacip olsun olmasın fark etmez.
    Üzerinde cuma namazı farz olan kişiler olup her ne kadar cumaya bil fiil gelmeseler de.
    İbn-i Hacer ve Remli bu son görüşe değindikleri halde bu görüşün sahibi kim olduğunu beyan etmemişlerdir. Muhaşşi Kalyubi ise bu son görüşü Hatibe nispet etmişlerdir. Fakat yukarıda belirttiğimiz gibi Hatib eş’Şerbini bu görüşü kabul görmeyip aksine cuma namazını bil fiil kılanlar olduğunu beyan etmişlerdir. Kısacası şafii mezhebinde tercih edilen görüş İbn-i Hacer ve Remlinin tercih ettiği birinci görüştür. Aslında birinci görüş ile ikinci görüş birbirine yakın görüşlerdir. Çünkü galip bir şekilde diğer zamanlarda cumaya katılanlar genelde bil fiil bulunduğu cumaya katılanlardır.
    Cuma namazının sıhhat şartlarından biri de bulunduğu köyde, beldede veyahut şehirde ihtiyaç dışı başka camide cuma namazının kılınmamasıdır.
    Teaddud İhtiyaç dahilinde ise bütün camilerin cuma namazları sahihtir. Cuma namazını kıldıran imamların taharrum tekbirleri ister beraber vuku bulmuş olsun ister farklı zamanlarda vuku bulmuş olsun fark etmeksizin teaddudun ihtiyaç dahilinde olduğu durumlarda cuma namazları kuvvetli görüşe göre sahih olup buna rağmen ihtiyaç dahilinde dahi teaddude cevaz vermeyen alimlerin görüşüne riayeten öğle namazını iade edilmesi Şafii âlimlerin muteahhirin ulamasının çoğunluğuna göre sünnettir. Muhaşşi Zeyyadi ve Muhaşşi Kalyubi’ye göre ise teâddud’e cevaz vermeyen âlimlerin görüşüne bakılmayıp teaddudun ihtiyaç olduğu durumda öğle namazının iadesi sünnet bile değildir.
    Teaddud İhtiyaç dahilinde olmayıp ister bu ihtiyaçsızlık tüm camilere nisbeten olsun İster bazı camilere nisbeten olsun özetle bunu beş halet ile açıklıyorlar. İbn-i Hacer elheytemi, Muhaşşi Şerkavi ve nihayetuzeynin ibarelerinden anlaşılan teaddudun ihtiyaç dahilinde olup olmadığı bilinmiyorsa da bu beş halet kapsamına girer. Muhaşşi Halebinin bazı ibarelerinden anlaşılan da teaddudun ihtiyaç fazlası olup olmadığı hakkında şekke girilmesi durumunda iadenin vacip olacağını, diğer bazı ibarelerinden ise iadenin vacip olmayacağı anlaşılıyor.
    Halebinin ibaresinde zahiren gözüken bu çelişkiyi değerli bazı hocalarımla müzakere ettiğim halde bu çelişkiyi izale edemedik.
    1) Aynı anda taharrum tekbirleri getirilmişse bütün camilerin cuma namazları batıl olur. Eğer vakit varsa bu camilerde bulunan cemaât tek bir yerde veyahut ihtiyaç dahilinde bir kaç camide toplanıp tekrardan cuma namazlarını iade etmeleri gerekir. Bu birinci şıkta tekrardan cuma namazı kılındıktan sonra öğle namazının iadesi sünnet olmayıp hatta iade sahih değildir.
    2) Taharrum tekbirinin beraber getirilmiş olmasında veyahut ilkin hangisinin taharrum tekbirini getirildiği hakkında şekke girilmesi durumunda ilk şıkta ki gibi eğer vakit varsa bu camilerde toplanan cemaât tek bir yerde veyahut ihtiyaç dahilinde bir kaç camide toplanıp tekrardan cuma namazlarını iade etmeleri gerekir. Bu ikinci şıkta tekrardan cuma namazı kılındıktan sonra öğle namazının iade edilmesi de sünnettir.
    Bu iki şıkta da belirtildiği gibi tekrardan tek bir yerde veyahut ihtiyaç dahilinde bir kaç camide toplanıp tekrardan cuma namazlarını iade etmeleri gerekir dedik. Fakat bu mümkün gözükmüyorsa ister vakit bakımından ister kendi aralarında ittifak etmemekten dolayı ister başka nedenlerden dolayı o zaman öğle namazının iadesi vacip olur.
    3) Aynı anda değil de sıralı hâlde cami imamları teharrum tekbirlerini getirip yakinen biliniyorsa, o zaman ihtiyaç dahilindeki camilerinin tümünün cuma namazı sahih olup, fazlalıkta olan camilerin cuma namazları ise batıl olur. Fazlalıkta bulunan cami cemaâtleri öğle namazlarını iade etmeleri vaciptir. Zanni galip ile kendilerinin ilklerden olduğunu zan edenler ise öğle namazını iade etmeleri vacip değildir. Öğle namazlarını iade etmeleri çoğunluğa göre sünnettir. Muhaşşi Zeyyadi ve Muhaşşi Kalyubi’ye göre ise bu durumda öğle namazının iadesi sünnet değildir. Fakat zanni galip ile fazlalıkta olan camiler içine girdiğini zannedenler veyahut hangisine girdiğini şekke girenler ise öğle namazlarını iade etmeleri vaciptir.
    4) Mevcut iki camiden birinin ilkin taharrum tekbiri’ni getirip namaza başladıkları bilindiği halde bunun hangisi olduğu bilinmiyorsa o zaman her iki cami cemaati de öğle namazlarını iade etmeleri vaciptir. Çünkü hakikatte yakinen bir caminin cuma namazı sahihtir. Buda hangi cami olduğu bilinmediği için eğer her ikisi de cuma namazını iade ederlerse cuması yakinen sahih olanlar tekrar cumayı kılmış olurlar. Cuma namazı sahih olanlar tekrar cuma namazını iade etmeleri de caiz değildir. Cuma namazı sahih olanın hangi cami olduğu bilinmediğinden dolayı her iki camide öğle namazlarını iade etmeleri gerekir.
    5) Mevcut iki camiden hangisinin İlkin taharrum tekbiri getirdiği bilinip fakat daha sonra unutulmuşsa bu durumda da dördüncü şıktaki gibi her iki cami cemaati de öğle namazlarını iade etmeleri vaciptir.
    Yukarıda teâddudun ihtiyaç fazlası olduğu durumlarda İlk taharrum tekbirini getirenin cuma namazının sahih olacağını beyan ettik. Aslında bu konuda içinde beş farklı görüş barındırıyor.
    1) Taharrum tekbirini İlk tamamlayanın cuma namazı sahih olacağıdır.
    2) Taharrum tekbirine ilk başlayanın namazı sahih olacağıdır.
    3) Cuma namazını ilk bitirenin namazı sahih olacağıdır.
    4) Hutbeye ilk başlayanın namazı sahih olacağıdır.
    5) Devlet başkanı hangi camide kılırsa bu caminin cuma namazı sahih olacağıdır.
    Kısacası burada da farklı görüşler olduğu kuvvetli görüşün birinci şıkta belirttiğimiz gibi ilk taharrum tekbirini tamamlayanın cuma namazının sahih olacağını beyan etmişlerdir.
    Öğle namazının İadesi vacip olduğu durumlarda öğle namazını cemaatle kılmaları farzu kifayedir. Öğle namazının iadesi sünnet olduğu durumlarda ise öğle namazını cemaatle kılmaları sünnettir.

    Öğle namazı iade edilmesi durumunda niyeti:

    نويت أصلي فرض الظهر اربع ركعات إعادة لله تعالي الله أكبر.

    Niyet ettim Allah rızası için dört rekât öğle namazının farzını iade etmeye.

    Hanefi Mezhebi: Her ne kadar asıl olan tek mekanda cuma namazının eda edilmesi olsa da bir şehirde birden fazla camide cuma namazı kılınması durumunda kuvvetli görüşe göre mutlak bir şekilde ihtiyaç fazlası teâddudun olup olmamasına bakılmaksızın kılınan tüm cuma namazlarının sahih olduğudur. Şehirlerde tek mekanda toplanılması zorlu ve meşakkatli olduğundan dolayı buna fetva verilmiştir. Zayıf görüşe göre ise iki yerden fazla cumanın kılınmasının caiz olmadığı, ilkin tahrim tekbirini getirip cuma namazını kılanların namazı sahih olup diğerlerinin ise cuma namazının fasit olduğudur. Bu zayıf görüşe binaen zuhri ahir niyetiyle “vaktine ulaşılıp da eda edilemeyen son öğle namazı” dört rekat öğle namazı kılınması gerekir. Fakat kuvvetli görüşe binaen hepsinin cuma namazlarının sahih olduğu için zuhri ahir niyetiyle kılınan namaz vacip değildir. Kuvvetli görüşe binaen bazı hanefi kaynaklarına göre zuhri ahir namazının kılınması ihtiyat dahi olmadığıdır. Çünkü zuhri ahir namazının kılınması ile halk tarafından cuma günü, cuma namazının kılınması farz olmadığını aksine öğle namazının farz olduğu itikatına sebebiyet verdiğini ifade etmişlerdir. Fakat İbn-i Abidinin de belirttiği gibi çoğu Hanefi kaynaklarına göre zuhri ahirin ihtiyat olduğudur. Çünkü her ne kadar Hanefi mezhebinde kuvvetli görüşe göre teâddude cevaz verilmişse de lakin teâddudun cevazlığı, içinde kuvvetli bir şüphe barındırdığını ifade ediyor. Bundan dolayı zuhri ahirin kılınması ihtiyat olduğunu ifade etmişlerdir.
    Maliki Mezhebi: Cuma namazı tek camide kılınması gerekir. Teaddud halinde ise her ne kadar şehir büyükse de meşhur görüşe göre şehirde ilk cuma namazı içinde kılınan eski (العتيق) caminin cuma namazı sahihtir. Diğer camilerin cuma namazları batıl olup öğle namazını iade etmeleri vaciptir. Fakat zayıf bir görüşe göre şehir büyük olup tek camide toplanmaları mümkün olmadığı durumlarda teâddudun caiz olduğudur.
    Hanbeli Mezhebi: Asıl olan tek mekanda cuma namazının kılınmasıdır. İhtiyaç çerçevesinde teâddu de cevaz vermişlerdir. Teaddudun ihtiyaç dahilinde olmadığı durumlarda devlet başkanın içinde cuma namazının kılınmasına izin verdiği veyahut kendisi bizatihi cuma namazına iştirak ettiği caminin cuması sahihtir. Bu durum haricinde ise İlk taharrum tekbirini getirip cumayı kılınan namazı sahih olup diğerlerinin ise batıl olduğudur. Hangisinin İlkin taharrum tekbirini getirip namazı kılınan belli olmadığı durumlarda ise öğle namazının iadesi hepsinin üzerinde vaciptir.
    Değerlendirme
    Hanefi Mezhebi: Yukarıda da belirttiğimiz gibi kuvvetli görüşe göre teâddudun ihtiyaç fazlası dâhi olsa zuhri ahir adı altında öğle namazının iadesi vacip olmayıp ihtiyat olduğudur.
    Şafii Mezhebi: Hali hazırda Şafii mezhebine mensup şehirlerin durumu nüfus fazlalığından dolayı tek camide toplanmaları mümkün olmayıp teaddud’un ihtiyaç dahilinde olduğu kesindir. Buradaki ihtiyacın tüm camilere nispeten mi yoksa bazılarına nispeten mi olduğu ise bunun ilçeden ilçeye şehirden şehire değişeceği aşikardır. Müftülükler tarafından bulundukları şehirde ihtiyacın tüm camilere nispeten olduğu tespit edilirse o zaman cuma namazları kuvvetli görüşe göre sahih olup buna rağmen çoğunluğa göre ihtiyaç dahilinde dahi teaddud’e cevaz vermeyen alimlerin görüşüne riayeten öğle namazını iade edilmesi sünnettir. İsteyen öğle namazını iade eder isteyen iade etmez.
    Muhaşşi Zeyyadi ve Muhaşşi Kalyubi’ye göre ise bu durumda öğle namazının iadesi sünnet dahi değildir. Fakat bulundukları şehirde ihtiyaç sadece bazılarına nisbeten olduğu diğerlerinin ise ihtiyaç fazlası olduğu biliniyorsa yukarıdaki beş halete göre durumları değerlendirilir.
    İhtiyacın tüm camilere nispeten mi yoksa bazılarına nispeten mi olduğu tespit edilmeyip şekke girilmesi durumunda ise İbn-i Hacer elheytemi, muhaşşi Şerkavi ve Nihayetuzeynin ibarelerinden anlaşılan şek durumunda da iadenin vacip olacağıdır. Fakat muhaşşi Halebinin bazı ibarelerinden anlaşılan bu durumda iadenin vacip olmayacağıdır.
    Bu bilgilere ilaveten sayı fazlalığı nedeniyle caminin kendilerine yetmediği kişilerden maksad kimler olduğu görüşlerden: Maksad belde halkının tümü olduğu veyahut üzerinde cuma namazı farz olan kişiler olduğu her ne kadar cumaya bil fiil gelmeseler de bu iki zayıf görüşe göre bütün camilerin ihtiyaç dahilinde olduğu yakinen bilindiğine binaen iadenin vacip olmadığıdır. Fakat ihtilaflara riayeten iadenin çoğunluğa göre mendup olduğudur. Yukarıda da belirttiğimiz gibi kuvvetli görüş ise maksad: Genelde(galip bir şekilde) cuma namazını kılmayı kendine âdet edenler olduğudur.
    Örneğin: Bir şehirde 100 tane camide cuma namazı kılınıyorsa ve yakinen biliniyorsa ki bunlardan 90 tanesi ihtiyaç dahilinde olup diğer 10 tanesi ise ihtiyaç fazlası olduğudur. Buna rağmen bu 100 caminin tümünde cuma namazı kılınıyorsa, eğer İlk taharrum tekbiri getirenler biliniyorsa o zaman İlk 90′ na girenlerin tümünün cuma namazı sahih olup diğer geriye kalan 10 caminin cuma namazı ise batıl olur. Hali hazırda ilk taharrum tekbirini getirmekle ihtiyaç dahilinde olanların içine girenleri tespit etmek bizim bulunduğumuz şehirler için mümkün gözükmüyor. Zanni galip ile kendilerinin ilk 90 ‘na girdiğini zan edenler de öğle namazını iade etmeleri vacip değildir. Bu durumda çoğu muteahhirin alimlere göre öğle namazlarını iade etmeleri sünnettir. Fakat Zeyyadi ve Kalyubi’ye göre ise bu durumda dahi öğle namazının iadesi sünnet değildir. Fakat İlk 90 ‘na mı girdiğini veyahut son 10 lara mı girdiğini bilmeyip şekke girenler ise öğle namazını iade etmeleri vaciptir.
    Kısacası İcma ile sabittir ki Resulullah (sas) döneminde ve hulefai raşidin döneminde başka mescitler olduğu halde cuma namazı tek camide kılınmıştır. Bundan anlaşılan cuma namazı diğer namazlar gibi değildir. Toplu şekilde kılınan bir ibadettir. Bin iki yüz seneye yakın teaddud sıkıntısı çıktıktan beri, ulema duruma göre cuma namazı kılındıktan sonra öğle namazının iadesinin vacip, mendup ve haram olduğunu söylemişlerdir. Teaddud meselesi beraberinde öğle namazının iadesini de getirmiştir. İadenin tamamen ortadan kaldırmanın yolu teaddudu ortadan kaldırmakla ancak mümkündür.
    Mümkün derecede bütün şehir halkı tek mekânda toplanıp hutbe okuyup cuma namazını beraber kılmalarıdır. Öğle namazının iadesine tamamıyla karşı çıkıp bunun bidâ olduğunu savunanlar ilkin teaddude karşı çıkıp teaddudu ortadan kaldırmanın yollarını arayıp mücadele etmeleri gerekir. Çünkü iadenin menşei birden fazla camilerde cuma namazının kılınmasından kaynaklanmıştır. Teaddud’ü tamamen ortadan kaldırmak mümkün değilse o zaman en azından ihtiyaç fazlası olan camilerin cuma vaktinde kapatılıp sadece ihtiyaç dahilinde olan camilerde cuma namazının kılınmasını sağlamaları gerekir. İhtiyaç fazlası camilerinin olup olmadığı tespitini yapıp ihtiyaç fazlası olan camilerin cuma vaktinde kapatılması vaciptir. Bununla mücadele edilip bu bidâ ortadan kaldırılırsa doğal olarak zaten öğle namazının iadesi de ortadan kalkar. Bize düşen asıl sorunla mücadele etmektir. Fakat maalesef kimse bu teâddud veyahut ihtiyaç fazlası teâddud ile mücadele etmiyor. Bunun yerine direk öğle namazının iadesiyle mucalede ediliyor. Buda yukarıda verdiğimiz tafsilattan anlaşılıyor ki duruma göre içinde çok ihtilaflar barındırıyor. Bazı durumlarda bazı görüşlere binaen iadenin vacip olduğu bazı görüşlere göre de iadenin sünnet olduğu bazı görüşlere göre de iadenin sünnet dâhi olmadığıdır. Her halükarda teaddud halinde öğle namazını iade etmeyenlerin hem Hanefi mezhebinde hem de Şafii mezhebindeki bazı görüşlere göre sıkıntı olmayacağıdır. Aynı şekilde her ne kadar teaddud ihtiyaç dahilinde dahi olsa öğle namazını iade edenin de mesul olmayacağıdır. Onun için öğle namazını iade edeni bidâ ile suçlamak, iade etmeyeni de sırf öğleyi iade etmediğinden dolayı ehli sünnet akidesinin çizgisinden ayrılmakla suçlamak ifrat ve tefrit’ten başka bir şey değildir. Çünkü bu konu akaid konularından değildir. Bu konu fıkhi bir meseledir. Fıkhi meselelerde ki ihtilaflar ise ümmet için birer rahmettir. Bu meselenin tefrikaya yol açmasına sebebiyet vermesinden şiddetle kaçınılması gerekir. Teaddud sorunu çözülmediği sürece bu ihtilaflar da özellikle Şafii bölgelerde asırlar boyunca süreceği de gözüküyor. Onun için iadeyle mücadele edileceğine teaddud sorunuyla mucadele edilmesi gerektiğini burada tekrardan ifade etmek istiyorum.

    والله أعلم بالصواب

    (Musab Sezgin 19. 06. 2023. Milâdî.)

    Mecmu imam Nevevi cilt 4 sayf 492- 495. Muğniyul muhtaç cilt 1 syf 281. Tuhfetul muhtaç cilt 3 syf 425-430.
    Nihayetul muhtaç cilt 2 syf 301-304. Haliyetu Kalyubi cilt 1 syf 272-274.
    Buceyrimi âlel iknâ Cilt 2 syf 173- 175. Nihayetu Zeyn cilt 1 syf 139. Haşiyetu Şerkavi cilt 1 syf 562-563. Haşiyetu Bacuri cilt 1 syf 315-316. Buceyrimi âlel menhec cilt 1 syf 383.
    Haşiyetu Halebi âlel menhec (mahtut)cilt 1 syf 245,246. Haşiyetu Abdurrahman eşşerbini âlel gurer cilt 2 syf 6.
    İbn-i Abidin cilt 3 syf 18 -20. Şerhul sağir derdiri cilt 1 syf 501.
    Haşiyetu dusuki cilt 1 syf 586. Keşşaful kenâ cilt 2 syf 39.

    En iyi cevap

Bir cevap bırakın

Araştır

Buradan video türünü seçin.

Video kimliğini buraya koyun: https://www.youtube.com/watch?v=sdUUx5FdySs Ex: "sdUUx5FdySs".

Güvenlik Görseli güncellemek için resme tıklayın.

Yanıtlayarak Hizmet Şartlarını kabul etmiş olursunuz.